HDP Küme Başkanvekili Saruhan Oluç, TBMM 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı ve TBMM’nin 103’üncü açılış yıldönümü özel oturumunda konuştu.
“Birkaç ay sonra geride bırakacağımız Cumhuriyet’in birinci yüzyılı sıkıntıların, krizlerin yüzyılı oldu; ikinci yüzyıl tahlillerin, demokrasinin yüzyılı olacaktır ve bizler bunun için elimizden geleni yapacağız” diyen Oluç, “Bu iktidarın Türkiye’ye kaybettirdiği yıllar, yok ettiği umutlar, gasp ettiği haklar yine halka kazandırılacaktır. Bu iktidar ve tek adam idaresi kaybettiğinde Türkiye kazanacak, bütün toplum kazanacaktır. 14 Mayıs’ta sandığa gitmek, oylarımızı ortak geleceğimiz ve haklarımız için kullanmak, umudu büyütmek, sandığa ve demokrasiye daima birlikte sahip çıkmak hepimizin görevidir” dedi.
İktidarın siyasetlerini eleştiren Oluç, “100 yıl evvel çocuklar için bayram olarak hayal edilmişti bugün. Buradan kelamımız olsun, barış, demokrasi, huzur ve refah içinde bir ülkeyi çocuklara bırakmak boynumuzun borcudur. Çocuklara hoş bir ülke ortamı yaratmak bizlerin görevidir” dedi.
Oluç’un Genel Kurul’daki konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:
ÇOCUKLARA HOŞ BİR ÜLKE ORTAMI YARATMAK BİZLERİN VAZİFESİDİR: Cezaevlerinde siyasi rehin tutulan tüm seçilmiş vekillerimizi, tüm belediye eş başkanlarımızı, parti yöneticisi ve üyesi arkadaşlarımızı sevgiyle, hürmetle selamlıyorum. 103 yıl evvel Meclis’in kuruluşunu ve süreci kıymetlendirmek için bir ortaya geldik. Çocuk Bayramı olarak da kutlanan bugün milyonlarca çocuk, çocuk işçiliğinden şiddete ve istismara, anadilinden yoksun bırakılmaktan iş cinayetlerinde hayatını kaybetmeye, uyuşturucu batağında geleceğini yitirmeye kadar, yaşının taşıyamayacağı kadar önemli problemlerle karşı karşıyadır. 100 yıl evvel çocuklar için bayram olarak hayal edilmişti bugün. Buradan kelamımız olsun, barış, demokrasi, huzur ve refah içinde bir ülkeyi çocuklara bırakmak boynumuzun borcudur. Çocuklara hoş bir ülke ortamı yaratmak bizlerin misyonudur. Keşke bugün bu kürsüden son derece değerli olan Meclis’in kuruluşunun 103’üncü yılında gelişmiş demokratik bir ülkeden, toplumsal adaleti sağlamış olan bir sistemden, halkın temel ekonomik, siyasal ve toplumsal sıkıntılarına tahlil üretebilen güçlü bir demokrasiden ve egemenliği daima engellenmemiş bir halk iradesinden kelam edebilseydik.
HALK EGEMENLİĞİNİN TECELLİ ETMESİ GEREKEN MECLİS, YÜRÜTMENİN EGEMENLİĞİ ALTINA ALINMIŞTIR: Bugün demokrasi ağır bir baskı altındadır. Kuvvetler ayrılığı terk edilmiş, yerine tek bireyde toplanan kuvvetler birliğine geçilmiştir. İstikrar, denetleme sistemleri çalıştırılmamakta, yürütmenin vesayeti altında bulunmaktadır. Halk egemenliğinin tecelli etmesi gereken Meclis, yürütmenin egemenliği altına alınmıştır. Kimlikler, inançlar, lisanlar, kültürler, üniversal ve temel insan hakları, yurttaş hakları bu ülkede gerçek bir anayasal garanti altında değildir. Demokratik siyaset, toplumsal muhalefet ve sivil toplum ağır bir kuşatma ve baskı altındadır.
KÖTÜ VE YANLIŞ YÖNETİLEN BİR TÜRKİYE İLE KARŞI KARŞIYAYIZ: Meclis’in 103’üncü yılında makus ve yanlış yönetilen bir Türkiye ile karşı karşıyayız. Demokrasi değil, mutlak kişi iktidarına dayanan totaliter bir rejimle karşı karşıyayız. 103 yıl sonra ne acıklıdır ki askeri ve siyasi darbelerin kalıcı olarak beceremediği bir otokratik idare oluşturma hevesini bugünkü iktidar gerçekleştirmiştir ve bunun derinleştirmek istemiştir. Meclis’in 1920’de kurulduğunda gerçek halk egemenliğine dayandığını biliyoruz, 1921 Anayasa’sı ademi merkeziyetçi bir anlayışı temel alıyordu. Bu kuruluş asılları vakitle yerle bir edildi.
MİLYONLARCA BAYAN İSMİNE BİR ERKEK KARAR VEREBİLDİ: Cinsiyetçi olan bu otoriter sistem, bayan kimliği ve iradesiyle bayanların eşit ve özgür varlığını kabul etmedi ve dışladı. Bayanların çok değerli bir kazanımı olan İstanbul Sözleşmesi’ni tek kişi bir gece yarısı kararıyla feshedebildi, milyonlarca bayan ismine bir erkek karar verebildi, ancak o mukavele bu Meclis’te kabul edilmişti. Münasebetiyle bu adım Meclis iradesine karşı bir adım da oldu.
İKTİDAR, SEÇİM KAMPANYASINI KUTUPLAŞTIRMA, AYRIŞTIRMA, MAKSAT GÖSTERME ÜZERİNE KURUYOR: Beşerler aç ve işsizken, yandaşları trilyonluk araçlarla, para balyalarıyla poz veren bir anlayış bu ülkenin de toplumun da üzerinde ağır bir yük haline geldi. İşte bu yapılanların hesabını sandıkta ve demokratik yollarla sorulacağı gündür 14 Mayıs günü. Bu iktidar bunun farkında olduğu için yarattığı krizin, enkazın ve çöküşün üzerini kapatmak için seçim kampanyasını bir defa daha kutuplaştırma, ayrıştırma, gaye gösterme üzerine kuruyor. Kaybetmeyi bir demokrasi işleyişi olarak görmediği, kendisinin beka sorunu olarak değerlendirdiği için hırçınlaşıyor ve saldırganlaşıyor.
TEK ADAM İDARESİ KAYBETTİĞİNDE TÜRKİYE KAZANACAK, BÜTÜN TOPLUM KAZANACAK: Cumhuriyetin ikinci yüzyılını demokrasi yüzyılına çevirmek bizlerin elindedir. Bunun için ortak çabayı büyütmek, vicdanlarda kazandığımız demokrasiyi, sandıkta da pekiştirmek gerekmektedir. Birkaç ay sonra geride bırakacağımız Cumhuriyet’in birinci yüzyılı problemlerin, krizlerin yüzyılı oldu; ikinci yüzyıl tahlillerin, demokrasinin yüzyılı olacaktır ve bizler bunun için elimizden geleni yapacağız. Bu iktidarın Türkiye’ye kaybettirdiği yıllar, yok ettiği umutlar, gasp ettiği haklar tekrar halka kazandırılacaktır. Bu iktidar ve tek adam idaresi kaybettiğinde Türkiye kazanacak, bütün toplum kazanacaktır. 14 Mayıs’ta sandığa gitmek, oylarımızı ortak geleceğimiz ve haklarımız için kullanmak, umudu büyütmek, sandığa ve demokrasiye daima birlikte sahip çıkmak hepimizin görevidir. 14 Mayıs seçimleri bu ülkenin ve toplumun bahtını belirleyecek seçimlerdir. Cumhuriyetin ikinci yüzyılında yazgımızı belirleyecek olan seçimlerdir. 15 Mayıs sabahı itibariyle Türkiye’de krizlerin, problemlerin değil; kalıcı tahlillerin konuşulacağı ve süratli adımların atılacağı yeni bir devir başlayacak ve bizler bunu başaracağız.(HABER MERKEZİ)